Feteva-ı Hindiyye'de: "Alimlerimiz Resûl-i Ekrem (sav)'in kabrinin ziyaret edilmesini, mendub olan amellerin en efdali olarak beyan etmişlerdir. Menasikü'l Farisi ve Şerhû'l Muhtar'da: ""Peygamber (sav)'in kabrini ziyaret etmek vacibe yakındır" denilmiştir. Farz olan haccı edâ etmekte olan mükellefin; önce hacc menasikinden başlaması, Resûl-i Ekrem (sav)'in kabrini hac'dan sonra ziyaret etmesi daha güzeldir. Nafile hacc yapmakta olan kimse muhayyerdir. Peygamberimiz (sav) Efendimizin kabrini ziyaret etmeye niyyet etmiş olan mükellef, bu niyeti ile "Mesci-i Nebeviyye'yi" de kasdetmiş olur. Kendisi için sefere çıkılabilecek (Seyahat edilebilecek) üç mescid'den birisinin Mescid-i Nebi olduğu bilinmektedir. Nitekim bir Hadis-i Şerif'te: "Üç mescid'den başka hiçbir mescid için sefere çıkılmaz. Bu (Sefere çıkılabilecek) mescidler: Mescid-i Haram, Şu benim mescidim ve Mescid-i Aksa'dır" buyurulmuştur. Mescid-i Nebeviyye'yi ziyaret için yola çıkan mükellef, Peygamber (sav) Efendimize salât-ü selâmı ziyadeleştirir ve buna yol boyunca devam eder. Fethû'l Kadir'de de böyeledir"(308) hükmü kayıtlıdır.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Benim bu mescidimde kılınan bir namaz, başka mescidlerde edâ edilen bin namazdan hayırlıdır. Mescid-i Haram'da edâ edilen namaz müstesna..."(309) buyurduğu bilinmektedir. Yine bir başka Hadis-i Şerif'te: "Beni (Hayatımda ve hayatımdan sonra) Allahû Teâla (cc)'nın rızasına niyyet ederek, Medine'de ziyaret eden kimseye, kıyamet gününde şahid ve şefaatçi olurum"(310) buyurulmuştur. Esasen Tevhid mücadelesinin mahiyetini kavramak için; Resûl-i Ekrem (sav)'in ve Sahabe-i kiram'ın yaşadığı beldeleri görmek, başta Uhûd şehidleri olmak üzere, bütün şehidlere dua'da bulunmak ve onları ziyaret etmek oldukça önemlidir.
Medine'nin sınırına varan mükellef'in vasıtasından inerek; sükûnet ve vakarla yürümesi efdaldir. Medine'ye girince şöyle dua eder;
Manası: "Ey göklerin ve onların gölgelendirdiği her şeyin Rabbi olan Allah'ım!.. Ve ey yerlerin ve onların taşıdığı her şeyin Rabbi olan Allah'ım!.. Ve ey rüzgârların ve onların saçıp-savurduğu şeylerin Rabbi olan Allah'ım!.. Sen'den bu beldenin hayırını dilerim ve bu beldenin ehlinin hayrını dilerim. Bu belde içerisinde bulunanların tamamının hayrını da temenni ederim. Bu beldenin şerrinden, bu beldenin ehlinin şerrinden ve bu beldenin içinde onların bana dokunacak şerlerinden de sana sığınırım. Ey Allah'ım!.. Bu belde Resû'lü'nün haremidir. Bu beldeye girişimi, benim için ateşten koruyucu kıl!.. Azabtan ve çok şiddetli olan hesab gününden emin kılıcı eyle." Daha sonra doğrudan doğruya Mescid-i Nebeviyye'ye yönelir. Mescide giriş esnasında, sünnet'e riayet eder. Yani önce sağ ayağını atarak girer. Fethû'l Kadir'de de böyledir."(311)
Dürri'l muhtar'da: "Racih olan kavle göre Mekke, Medine'den efdaldir. Bundan yalnız Peygamber (sav)'in mübarek naşının bulunduğu yer müstesnadır. O mutlak surette efdaldir. Hatta Kâbe'den de, arş-û Kürsi'den de efdaldir" hükmü beyan edilmektedir. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "bundan yalnız Peygamber (sav)'in mübarek naşının bulunduğu yer müstesnadır. Lübâb sahibi diyor ki "Hilâf, Kabr-i Şerif'den ve Resûlullah (sav)'in mübarek uzuvlarının bulunduğu yerden başka yerlerdir. Kabr-i Şerif bilittifak dünyanın en faziletli yeridir. Şarihi de şöyle demiştir: "Kezâ, yani hilâf Beytullah'tan başka yerler hakkındadır. Zira Kâbe, Medine'den de efdaldir. Yalnız Kadı İyaz ve başkaları Kabr-i Şerif'in Kâbe'den dahi efdal olduğuna icma nakletmişlerdir. Hilâf ondan başkası hakkındadır". Hanbelî İbn-i Ukayi'den nakledildiğine göre Kabr-i Şerif yeri Arş'tan da efdaldir. Tâc-i Fakihi'nin açıkladığına göre, yer göklerden efdaldir. Çünkü Peygamber (sav) ondadır. Bu kavli bazıları ekser-i ûlemadan nakletmişlerdir. Çünkü peygamberler topraktan yaratılmış toprağa defnedilmişlerdir. Nevevi diyor ki: "Cumhur'a göre gökyüzü yerden faziletlidir. Ama ûlemanın sözlerinin arasını bulmak için bundan peygamberlerin uzuvlarının bulunduğu yerleri istisna etmek gerekir"(312) hükmünü zikretmektedir. Resûl-i Ekrem (sav)'in Kabr-i Şerif'lerinin başına varan mükellef şu şekilde dua eder; (313)
"Esselâmü aleyke yâ nebiyallahi ve rahmetûllahi ve berekâtühü!.. enneke Resûlullahi kad bellâğter'risâlete ve eddeyte'l emânete ve nesahte'l ümmete ve câhedte fi emrillâhi hatta kubiza rûhuke hamiyden mahmûden fecezâkellahû an sağıyrin ve kebiyrinâ hayrel cezâi ve sallâ aleyke efdalessalâtı ve ezkâha ve etemmet-tahiyyeti ve enmâhâ!.. Allahümmec'al nebiyyenâ yevme'l kıyâmeti akreben nebiyyine veskınâ min ke'sihi verzûknâ min şefaatihi yevme'l kıyameti!.. Allahümme lâ tec'al hâzâ âhire'l-ahdi bikabri nebiyyiâ aleyhisselam. Verzuknıl avde ileyhi ya zelcelâli vel'likram."
Manası: "Allahû Teâla (cc)'nın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun ey Allah'ın Resûlü!.. Ben senin gerçekten Allahû Teâla (cc)'nın Resûlü olduğuna şehadet ederim. Muhakkak ki sen peygamberlik vazifelerini tebliğ ettin ve emaneti yerine getirdin. Ümmetine nasihat ettin. Sen ruhun kabzedilinceye kadar Allahû Teâla (cc)'nın emirleri uğruna cihad ettin. Allahû Teâla (cc) küçüğümüzden ve büyüğümüzden sana, mükâfatların en hayırlısını versin, rahmetin en faziletlisini, en temizini, en mükemmelini ve en bereketlisini sana ihsan buyursun!.. Allah'ım Kayamet gününde peygamberimizi rahmetine en yakın peygamber eyle!.. Bize onun bardağından içir ve bizi O'nun şefaati ile rızıklandır. Kıyamet gününde bizi O'nun (Resûl-i Ekrem (sav)'in) arkadaşlarından eyle!.. Allahım!.. Peygamber (sav) Efendimizin kabrine bu ziyaretimiz son ziyaret etme; bizi tekrar tekrar O'na dönmekle rızıklandır. Ey azamet ve ikram sahibi olan Allah'ım!.."
Peygamberimiz (sav)'in huzurunda olan mükellef sesini çok yükseltmeyeceği gibi, çok da kısmaz. Gayetü's Sürici Şerhû'l Hidaye'de de böyledir. Resûl-i Ekrem (sav) efendimize tebliğ edilmek üzere, kendisine tevdi edilmiş selâmları şöyle arzeder.
"Ey Allah'ın Rasûlü! Sana filân oğlu filân oğlu filânın selâmı var. Rabbin indinde senden kendisine şefâat teminini istiyor. Sen, ona ve bütün müslümanlara şefâat eyle.."
Resûl-i Ekrem (sav)'in Kabr-i Şerifinin yanında Hz. Ebû Bekir (ra) ile Hz. Ömer (ra)'in kabirleri mevcuddur. Mükellef; Allahû Teâla (cc)'nın dini için her çeşit çileye katlanan ve cennet'le müjdelenen bu iki sahabiyi hürmet ve ta'zimle selâmlar. Daha sonra birkaç adım geri çekilir ve şu şekilde dua eder.(314)
Mânası: "Selâm her ikinizin üzerine olsun. Ey Allah (cc)'ın Resûlü'nün yanında yatmakta olan arkadaşaları, vezirleri, istişare ehli ve yardımcıları!.. Siz ki İslâm'ın yayılmasında Resûl-i Ekrem (sav)'e yardımcı oldunuz ve O'ndan sonra da, müslümanların işlerini yürüttünüz!.. Allahû Teâla (cc) sizi mükâfatların en güzeli ile mükâftlandırsın. Size geldik ki, sizin vesilenizle Allah (cc)'ın Resûlü bize şefaat eylesin ve Resûl-i Ekrem (sav) Allahû Teâla (cc)'dan sa'y-ü gayretimizin kabulünü dilesin. İslam üzere (Allahû Teâla (cc)'nın diniyle) yaşamamızı ve ölmemizi istesin!.. Bizim O (sav)'nun zümeresinde bulunmamızı ve haşrolmamızı Allahû Teâla (cc)'dan taleb buyursun!.."
Resûl-i Ekrem (sav)'in kabr-i şerifini ziyaret ettikten sonra, Bakıy mezarlığına gitmek müstehaptır. Feteva-ı Hindiyye'de: "Orada bulunan şehidleri ve diğer mezarları ziyaret eder. Bilhassa Uhud'a gidip, Şehidlerin efendisi Hz. Hamza (ra)'yı ziyaret etmek gerekir. Bakîy kabristanında Hz. Abbas (ra)'ın, kubbesi ile Hz. Ali(ra)nin oğulları Hz. Hasan (ra) ve Zeyne'l Abidin'i ve bunun oğlu Muhammed Bakır'ı ve onun oğlu Caferi's-Sadık'ı ziyaret eder. Sonra Mü'minlerin emiri Hz. Osman (ra)'ın kubbesi ile Resûl-i Ekrem (sav)'in oğlu İbrahim (ra)'in kubbesini ve diğerlerini (Hanımlarının ve halasının mezarını, Saheb-i Kiram'ın ve tabiûn'un mezarlarını) ziyaret eder. Sonra Hz. Fatıma (ranha)'nın Bakiy'daki mescidinde namaz kılar. Uhud şehidlerini Perşembe günü ziyaret etmek müstehabtır. Ziyaretçi Uhud'da şu şekilde dua eder.
Mânası: "Allahû Teâla (cc)'nın selâmı üzerinize olsun!.. Siz ki sabrettiniz. Akıbet yurdu ne güzeldir. Allahû Teâla (cc)'nın selâmı yine üzerinize olsun, mü'minler topluluğunun yurdunda olanlar. Şüphesiz ki biz Allahû Teâla (cc)'nın izniyle size kavuşacağız."
Sonra Âyete'l Kürsi'yi ve İhlâs Sûresini okur. Mescid-i Kuba'ya Cumartesi günü gitmek müstehabtır. Peygamberimiz (sav) Efendimizin böyle yaptığı rivayet olunmuştur."(315) hükmü kayıtlıdır. Esasen bu makamlarda mükellef içinden geldiği gibi dua edebilir. Uhud'da yeryüzünün müstekbirleri ve Tağuti güçlerle cihad etmeye azmettiğini beyan etmek esastır. Medine'de bulunduğu süre içerisinde sürekli salavât getirmek güzeldir. Memleketine dönmek üzere olan mükellefin Mescid-i Nebeviyeye gidip iki rekat namaz kıldıktan sonra dua etmesi müstehabtır.
İbn-i Abidin: "Huzur-u Nebevi'den ayrıldığına üzelerek ağlar vaziyetle oradan ayrılmalıdır. Nitekim Fetih'te beyan edilmiştir. Yine orda beyan edildiğine göre; sünnetlerden biri de yeryüzünde her yüksek yere çıktıkça tekbir getirmek ve;
"Dönüyoruz!.. Tevbe ettik, tevbekârlarız!.. Abidleriz!.. Rabbimize secde ve hamd edenleriz!.. Allahû Teâla (cc) va'dinde durmuş, kuluna yardım etmiş, hizipleri yalnız başına kahretmiştir" demelidir. Bu hadis, Peygamber (sav)'dan müttefekûn aleyh olarak rivayet edilmiştir."(316) hükmünü beyan etmektedir.