İnsanlar bir tuhaf oldular; artık ahiret için bir araya gelmiyorlar!
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sen, Kur'ân okuyucusu aradığın zaman fazlaca bulabilirsin. Doktor aradığın zaman yine çok miktarda bulabilirsin. Din alimi aradığın zaman yine bir o kadar bulabilirsin.
Fakat Allah'a giden yolculuğunda sana rehberlik edecek ve nefsinin ayıplarını sana bildirecek birini aradığında bunların sayısının ne kadar da az olduğunu görürsün.
Eğer böyle birini bulmuşsan ona sımsıkı tutun ve bırakma. Allah'tan yardım istersen; mütevazı ve miskin ol. Allah şöyle buyurmuştur:
''Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir'de de size yardım etmişti'' (Âl-i İmrân, 123)
Eğer bağış istersen, fakirliğini ortaya koy, Allah şöyle buyurmuştur:
''Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere... mahsustur'' (Tevbe, 60)
Nehrin içinde susuzluktan kavruluyorsun.
O'nunla beraber olduğun halde O'na kavuşmak istiyorsun.
İnsanlar bir tuhaf oldular; artık ahiret için bir araya gelmiyorlar.
Bir araya gelmeleri ancak yiyip içip, eğlenmek için oluyor.
Sen kendi kıymetini bilmiyorsun.
Şayet kendi kıymetini bilseydin, kendini Allah'ın azabına hedef yapmazdın.
Dünya malını ne çok istiyor ve onu toplamak için ne çok çırpınıyorsun. Dünya senin için bu kadar önemli mi?
Halini Allah'ın Kitabı ve Resûlullah'ın sünnetinden öğrenmeyip, falcıya soran kimsenin durumu ne hayret verici!
İbadet bakımından zayıf düştüğün zaman ibadetini ağlamakla, boyun eğerek Allah'a yalvarmakla onar, tamir et. Sana, haline ağlanacak olan kimdir diye sorulduğu zaman de ki:
''Kendisine verilen sağlık ve afiyeti, Allah'a karşı isyan etmekte tüketen kimseye ağlamak gerekir''
Sen zihnin altüst, darmadığınık bir halde iken uyursan, karmakarışık, anlamsız rüyalar görürsün. Temiz bir halde ve tevbe üzere uyumalısın ki, Allah kalbini nuru ile açsın.
Fakat gündüzünü boş şeylerle geçiren kimse, gece de Allah'tan uzaklaşır.
Allah'ın veli kullarından birini gördüğün zaman ona saygıda kusur etme. Bu konuda gösterilecek kusur, onun önünde edeple oturup, hayır ve bereket ummaktan seni mahrum eder.
Bil ki, âdemoğlu velayet katında edeplendiği gibi; yer ile gök de ona karşı edebini takınır.
Dünyevî mutluluklarla sevinen kimsenin aklı kıttır.
Kaybettiği dünyalıklardan dolayı üzülüp kederlenen kimse ondan da daha akılsızdır. Dünyalık serveti elinden gitti diye üzülen insanın durumu; sokmak için kendisine gelen yılan zarar vermeden geçip gittiği ve Allah kendisini onun fenalığından kurtardığı için üzülen kimseye benzer.
Gerçekleşeceği şüpheli olan bir şeyden dolayı tasaya kapılıp da gerçekleşmesi kesin olandan dolayı kaygıyı terk etmen, gafletten ve akılsızlığından dolayıdır.
Sabah olunca: Yarın yolculuk nereye? Bu sene durumlar nasıl olacak? Ne kadar kâr edeceğim? diye düşünmeye, planlar yapmaya başlarsın.
Oysa Allah'ın ihsan ve lütufları senin bilmediğin ve tahmin etmediğin yerlerden sana gelir. Rızık konusunda endişe ve şüphe etmek, rızkı verenden şüphe etmektir.
Hırsızın çaldığı, zalimin zorla aldığı ancak kendi rızkıdır.
Yaşadığın sürece senin rızkından hiçbir şey geri kalmaz, sana gelir.
Üzüntünün büyüğünü unutarak, küçüğüyle oyalanman cahillik olarak sana yeter.
Üzerinde kafa yorulması gereken gerçek şudur:
Müslüman olarak mı, yoksa kâfir olarak mı öleceksin?
Mutlu ve bahtiyar olacak olanlardan mısın yoksa bedbaht olacak olanlardan mısın?
Asla son bulmayacak olan cehennem ateşinin durumu; amel defterinin sağ eline mi yoksa sol eline mi verileceği...
işte asıl düşünmen gerekenler bunlardır.
Yiyeceğin bir lokmanın veyahut içeceğin bir yudum şerbetin telaş ve tasasına kapılma.
Mülk sahibi seni çalıştırıp da yedirmez mi?
Ziyafet evinde bulunduğun halde unutulacağını mı sanıyorsun?
Şüphe yok ki, ibadetlerin en güzeli, Allah'a güvenmektir.