--------------------------------------------------------------------------------
Şöyle düşünelim; İnsan bir kap olsun, derinden bir boru ile bu kaba su geliyor. İşte o insanda düzenli bir fikir gelişimi varsa, kabını dolana kadar doldurmaya devam eder. Kap dolduğunda dipten gelen su, kabın kenarından sessizce akmağa başlar. Nereye doğru akar bu su? İnsanlık tarlasına doğru... Ancak insanda yetenek ve gelişim yoksa, kendi kabının her tarafı delik demektir. Bu delik kaba gelen su, deliklerden şırıltılı bir sesle hemen akmaktadır.
Ruh dünyamız, sadece insanoğlunun değil varoluşun en büyük kabıdır. Bütün damlalar, sızıntılar, akıntılar ve nehirler bu kaba doğru akmaktadır. Aynı oluşun farklı zerreleri bu kapta yoğrulmaktadır. İyiliklerimiz de, kötülüklerimiz de bu kaptadır. Sevaplarımız da, günahlarımız da buradadır. Bunlardan hangileri diğerlerine göre daha fazlaysa, kabın içindeki suyun rengi de ona göre şekillenmektedir.
Necip Fazıl bu gerçeği mısralarında şöyle dile getirir:
“Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.” (Çile, 398)
Her iki oluk da insana bir şeyler taşır. Nur veya zulmet, insanın ruhuna hâkim olabilmektedir. Çünkü insan da çift olarak yaratılmıştır. İnsan, her iki kanaldan gelecek olanlara açıktır.
“Ne yücedir O Allah ki, toprağın bitirdiklerinden, (insanların) kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır.” (Yasin, 36)
“Her şeyi de çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.” (Zâriyat, 49)
Tefsirlerimiz incelendiğinde görülecektir ki, “zevceyn” kelimesinden murad edilen çiftlerin neler olduğu şöyle sıralanmaktadır:
Erkek-dişi, gökyüzü-yer, güneş-ay, gece-gündüz, sevinç-üzüntü, dağ-ova, iman-küfür, yaz-kış, nur-zulmet, tatlı-acı, insan-cin, hak-bâtıl, karanlık-aydınlık, siyah-beyaz, güzellik-çirkinlik, ilim-cehalet, gülmek-ağlamak, hareket-hareketsizlik, sevap-günah..
velhasıl...gönül kabımızda ne varsa,dişarı sızanda odur..