Sa'd Bin Ebi Vakkas anlatiyor:
" Uhud savasinda... Bir ara baktim. Abdullah bin Cahs yanima geldi. Dedi ki:
" Söyle bir kenara çekilsek, ben dua etsem, sen amin desen; sonra istersen sen dua et, ben amin diyeyim olmaz mi?"
Ben de davetine icabet ettim ve olur dedim. Bir kenara çekildik. Önce ben dua ettim:
" Allah'im! Bugün benim karsima güçlü, kuvvetli birini çikar, onunla çarpisalim, ben onu öldüreyim. Böylece hem en büyük hizmeti yapmis olayim, hem de ganimetini alayim" Abdullah Bin Cahs (ra) bu duaya "amin" dedi.
Allah'a yemin olsun istedigim oldu.
Sonra Abdullah Bin Cahs (ra) dua etti:
" Allah'im! Bugün benim karsima güçlü, kuvvetli, zorba birisini çikar. Onunla kiyasiya savasayim. Sonra o beni öldürsün. Bununla yetinmeyip karnimi yarsin. Kulaklarimi, burnumu kessin. Ve ben o halimle huzuruna çikayim. Sen bana:
" Kulum Abdullah! Sana verdigim azalari ne yaptin? Bunlari kim böyle yapti?" diye sordugunda ben de:
" Ey Rabbim! Emanet olarak verdigin o azalari yerinde kullanamadim. Haklarini veremedim. Saglam olarak onlarla senin huzuruna çikmaktan haya ettim. Bunun için onlari senin ve Resul'ünün yolunda harcadim " diyeyim. Sen de bana: " Dogru söyledin " diyesin ve beni affedesin...
Bu duaya amin demek içimden hiç gelmedi. Fakat sözlestigimiz için amin dedim. Vallahi onun duasi benimkinden daha hayirliydi. Vallahi aksama dogru onu gördüm. Burnu ve kulagi bir ipte sallaniyordu."
Ayni sehadet ve arzuya sahip olarak yüce huzuruna çikma ve ebedi huzuruna kavusma reca ve niyaziyle...